Son dönemde sosyal medyada bir oyuncak figürü, yetişkinlerin bile akıl almaz şekilde peşinden koştuğu bir simge haline geldi: Labubu figürü. Hong Kong merkezli POP MART’ın ürettiği bu minik koleksiyon figürleri, yalnızca birer plastik parçası değil; aslında modern tüketim kültürü, pazarlama stratejileri ve psikolojik manipülasyonun nasıl bir araya geldiğinin canlı örneği. Peki insanlar neden böyle bir akıma kapılıyor? İşte sosyal, psikolojik ve pazarlama açısından bir irdeleme.
POP MART gibi markalar, bilerek sınırlı sayıda ve sürpriz kutu (blind box) modeliyle ürünlerini sunuyor. Bu, tüketicide hem “şansını dene” hissi yaratıyor hem de nadir koleksiyon figürü arzusu uyandırıyor. Columbia Üniversitesi’nden pazarlama profesörü Michel Tuan Pham, koleksiyonculuk davranışını şöyle özetliyor: "Nadirlik ve sınırlı sayıda üretim, nesnelere değer atfetme gücünü artırır ve bunu bir kimlik simgesi haline getirir." (Kaynak: Journal of Consumer Research, 2014)
Bu strateji, yalnızca ürün değil; bir "duygusal deneyim" satar. Koleksiyon figürleri tamamlamak için her defasında bir kutu daha alma isteği dopamin salgılanmasına yol açar. Bu bir nevi yasal bağımlılık döngüsüdür.
Yetişkinlerin bu tür akımlara kapılması, modern dünyada kaybolan anlam arayışı ve aidiyet ihtiyacıyla doğrudan bağlantılı. 2018’de Frontiers in Psychology dergisinde yayımlanan bir makale, insanların koleksiyon nesnelerini bir çeşit öz kimlik inşası ve duygusal boşluk doldurma aracı olarak kullandığını ortaya koyuyor. Yani Labubu figürü gibi nesnelere sahip olmak, bilinçaltında "ben de bu topluluğun bir parçasıyım" deme ihtiyacını karşılıyor.
Üstelik sosyal medyada bu tür figürleri paylaşmak, hızlı ve kolay sosyal onay getiriyor. Beğeniler, yorumlar, paylaşımlar aracılığıyla kişi hem kendini daha değerli hissediyor hem de bu tüketim döngüsü içinde kalıyor.
Fransız sosyolog Jean Baudrillard’ın dediği gibi, "Modern toplumda insanlar nesnelere sahip olmaz, nesneler insanlara sahip olur." (Kaynak: Tüketim Toplumu, 1970) Labubu figürü, gerçekte fonksiyonu olmayan ama sembolik değeri şişirilmiş bir nesne haline gelir. Tüketim kültürü, bireyi sürekli yeni bir şeye sahip olmaya teşvik eder; anlam ise hep eksik kalır.
Ürünlerin pahalı olması ise onları daha çekici kılar. Çünkü pahalı koleksiyon figürü, modern dünyada sosyal statü göstergesine dönüşür. İnsanlar aslında bir figüre değil, onun getirdiği "görünürlük ve onay"a yatırım yapar.
Bu tablo bize şunu gösteriyor: Bilinçli tüketici olmak; nesne biriktirmenin değil, anlam ve değer biriktirmenin yolunu bulmakla başlar. Pazarlama okuryazarlığı, bu gibi örnekleri sorgulamaktan ve gerçek ihtiyacımızı anlamaktan geçer. Bir ürünü satın alırken şunu sormak faydalı olabilir: "Bunu gerçekten istediğim için mi alıyorum, yoksa toplumun dayattığı bir arzu mu?"
Baboon Natural olarak biz; ürün değil, değer biriktirmeyi seçen bir topluluk hayal ediyoruz. Doğaya, sağlığa ve sürdürülebilir yaşama katkı sağlayan her ürünümüz, bir figür değil; bir duruşun simgesi olsun istiyoruz.